Toygun ATİLLA
Doğma büyüme İstanbul’luydu.
1903’te Midilli’den İzmir’e sonra da İstanbul’a göçen bir Rum ailenin çocuğuydu.
Burgazada’da geçen çocukluk Beyoğlu’nda geçen ilk gençlik yıllarında hayatı tanıdı.
Babası bir yandan İstanbul’da bir çikolata fabrikasında çalışıyor diğer yandan da yazları Burgazada’da küçük bir dondurmacı işletiyordu.
Her şey 1964’e kadar çok güzeldi.
Ta ki o yılın Ağustos ayında babasının tüm aileyi toplayıp, “İstanbul’dan gidiyoruz. Çocuklar önce siz amcanız ile beraber Yunanistan’a gideceksiniz. Sonra annenizle ben buradaki işlerimizi devrettikten sonra geleceğiz”
“Biz nereye gidiyoruz. İstanbul’dan neden gidiyoruz ki?”
16 yaşındaki Hristo’nun dudağından çıkan ilk şaşkınlık cümleleri bunlardı.
“İstanbul bizim evimizdi, orada doğduk, orada büyüdük. Hayatımın en güzel yılları orada geçti. İlk kez orada şampiyon oldum. Tüm arkadaşlarım oradaydı”
Yıllar sonra o günleri anımsadığında ise bunları söylüyordu.
Yunan Halter Milli Takımı’nın efsane başantrenörü Hristos Yakovu’yu Atina’da buldum.
Saatlerce konuştuk, dertleştik.
Geçmişe gidip de o yılları anlattığında hep bir derin iç çekiyor. Memleketim dediği İstanbul burnunda tütüyor.
Her yıl fırsat buldukça İstanbul’a geliyor, dostları ile çocukluk arkadaşları ile kucaklaşıyor.
Hristos Yakovu, ilk şampiyonluğunu ve rekorunu 1962’de henüz 14 yaşındayken yaşadı. Beyoğluspor’un haltercisi iken Türkiye şampiyonluğunu, Türkiye rekoru kırarak kazandı.
Sonrasındaki Yunanistan yıllarında ise bu sporda Olimpiyat şampiyonu olacak kadar büyük başarılar kazandı.
Hristos Yakovu, Yunanistan halter tarihine efsane antrenör olarak geçti.
O yılların kendisi ve ülke milli takımı için tek büyük rakibi ise Türk halterci Naim Süleymanoğlu oldu.
Naim’in rakibi Leonedis’ti…
Her ikisi de hem Türkçe hem de Rusça biliyordu.
Her ikisi de öz vatanlarının milli formalarını sonradan giymişti.
Yenilmez Naim’i spor hayatı boyunca tek zorlayan Leonedis oldu.
Ancak o da yenemedi.
Şampiyon Naim’di…
Hristos Yakovu, Naim Süleymanoğlu’ndan konu açıldığında ilk sözü, “Muhteşem bir sporcu, çok iyi insandı” oluyor.
Hem kendisi hem Leonedis hem de Naim Süleymanoğlu’nun Türkçe bilmeleri dostluklarının pekişmesinde elbette çok rol oynamış…
Uluslararası yarışmalarda ezeli rakip olsalar da Naim Süleymanoğlu hayata gözlerini yumana kadar hep çok iyi dost olmuşlar.
Podyumda kıyasıya yarışıp sonrasında hep birlikte yemeğe gidecek kadar dosttular.
Öyle ki,
Hristos Yakovu, Naim Süleymanoğlu’nun halteri bırakma kararı alıp da podyumlardan uzaklaştığında kendisini Çekoslavakya’daki Avrupa Şampiyonası’nda gördüğünü belirterek şunları söylüyor:
“Naim’i gördüğümde gözlerime inanamadım. Balon gibi şişmişti. Çok kilo almıştı. “Ne yaptın sen kendine ? ” diye sordum. Yorulduğunu, halteri bırakacağını söyledi. Bırakamazsın dedim. Sen bıraksan halter seni bırakmaz dedim. Sen halterin bayrağısın dedim. Düşünün Naim en büyük rakibimizdi ama ben onun halteri bırakmaması için adeta yalvardım. Çünkü o gelmiş geçmiş en büyük sporcuların başında geliyordu. Öylesine bir devin bu spordan kopmaması lazımdı”
Gerçekten de Naim Süleymanoğlu, birkaç yıl sonra tekrar haltere Olimpiyat şampiyonu olarak tekrar döndü.
Yunanistan’a geldiği ilk yıllarda çok zorlandığını belirten Hristos Yakovu, “Türkiye’de gavurduk, Yunanistan’da Türk olduk. İlk yıllarda o kadar zorlandık ki”
Her iki ülkenin insanın da kardeş olduğunun altını çizen Hristos Yakovu, “İnsanlık tüm politikalardan daha büyük. İki ülkenin halkının kardeşliği dünyayı daha güzelleştirecek” diyor.
Söz halklar ve kardeşlikten açılmışken bir isme parantez açıyor. O da eski Halter Federasyonu Başkanlarından merhum Kenan Nohut…
Hem Naim’i hem de Kenan Nohut’u kaybettiğimde çok gözyaşı döktüm diyor; “Kenan Nohut dünya insanıydı. Bizlerle birlikte iki ülkenin dostluğu için çok mücadele etti. Allah her ikisine de rahmet eylesin”
Hristos Yakovu geçtiğimiz yıl antrenörlük hayatını sonlandırdı. Artık emekli.
Atina’da yaşıyor ve günlerinin çoğunu çok sevdiği eşi ile birlikte geçiriyor. 80’i bulan yaşına rağmen halen demir gibi.
Ayrılırken son sözleri şöyle oluyor:
“Naim Süleymanoğlu sadece Türkiye’nin değil dünyanın halterdeki bayrağıydı. Onun gibi bir sporcu bir daha dünyaya gelir mi bilmiyorum. Hem iyi insan hem de müthiş sporcuydu”
patronlardunyasi.com